Ana Sayfa / Gündemden / 486 ve 586 No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri Çerçevesinde

486 ve 586 No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri Çerçevesinde

Defter Tutma Yetkisi, Mesleki Bağımsızlık ve Katılımcı Düzenleme İhtiyacı

Vergi Usul Kanunu’na dayanılarak yayımlanan 486 No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ve bu Tebliğ’e 586 No.lu Tebliğ ile eklenen geçici madde, esnaf ve sanatkârların defter tutma süreçlerinde önemli bir yapısal dönüşüm yaratmıştır. Söz konusu düzenlemeler, açık bir kanun değişikliği yapılmaksızın, defter tutma faaliyetinin icra biçimini ve mesleki sınırlarını fiilen etkilemektedir. Bu çalışma; 486 ve 586 No.lu Tebliğleri bütüncül bir yaklaşımla ele alarak normlar hiyerarşisi, muhasebe mesleğinin bağımsızlığı ve sorumluluk rejimi açısından ortaya çıkan sorunları analiz etmekte; ayrıca düzenleme sürecinde meslek mensuplarının görüşlerinin alınmasının, bu tür sorunları önlemedeki rolünü tartışmaktadır.

Giriş

Defter tutma faaliyeti, modern vergi sistemlerinde yalnızca teknik bir kayıt işlemi değil; vergi güvenliğinin, denetim kapasitesinin ve mükellef–idare ilişkilerinde hukuki öngörülebilirliğin temel unsurudur. Bu nedenle defter tutma yetkisinin kim tarafından, hangi statüyle ve hangi sorumluluk rejimi altında kullanılacağı meselesi, tali bir uygulama konusu olarak değerlendirilemez.

Türkiye’de muhasebe mesleği, 3568 sayılı Kanun ile bağımsızlık, sorumluluk ve disiplin esasları çerçevesinde yapılandırılmıştır.¹ Buna karşın, Vergi Usul Kanunu’na dayanılarak çıkarılan alt düzenleyici işlemler yoluyla defter tutma süreçlerinde yeni uygulama alanları oluşturulması, mesleki sınırlar açısından tartışmaları beraberinde getirmiştir.

Düzenlemelerin Teknik ve Kronolojik Çerçevesi

17/12/2017 tarihli ve 30273 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 486), esnaf ve sanatkârların defter tutma ve kayıt düzenine ilişkin usul ve esasları belirleyen temel düzenleme niteliğindedir.

Bu Tebliğ’e, 13/12/2025 tarihinde yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 586) ile geçici bir madde eklenmiştir. Dolayısıyla 586 No.lu Tebliğ, müstakil bir norm değil; 486 No.lu Tebliğ’in bütünlüğü içinde değerlendirilmesi gereken tamamlayıcı bir alt düzenleyici işlemdir.

586 No.lu Tebliğ ile Eklenen Geçici Maddenin Hukuki Niteliği

586 No.lu Tebliğ ile eklenen geçici madde, esnaf ve sanatkârların defter tutma işlemlerinin oda ve birlikler aracılığıyla yürütülebilmesine imkân tanımaktadır. Düzenleme, bu işlemlerin mali müşavirler eliyle yapılabileceğini belirtmekle birlikte, mali müşavirin bağımsız meslek mensubu mu yoksa bağımlı çalışan mı olduğu hususunda açık bir statü tanımı içermemektedir.

Geçici madde tekniği kullanılarak yapılan bu düzenleme, şeklen sınırlı süreli görünse de, içeriği itibarıyla mesleki faaliyetin icra biçimini etkileyen kalıcı sonuçlar doğurabilecek niteliktedir.²

Normlar Hiyerarşisi Açısından Değerlendirme

Normlar hiyerarşisi ilkesine göre, genel tebliğ gibi düzenleyici işlemler kanuna aykırı olamaz ve kanunla belirlenmiş hak ve yetkileri daraltamaz.³ Danıştay’ın yerleşik içtihadında da, idarenin düzenleyici işlemlerinin kanunun sınırlarını aşamayacağı açık biçimde vurgulanmaktadır.⁴

3568 sayılı Kanun ile muhasebe mesleğine tanınmış defter tutma yetkisinin, alt düzenleyici işlem yoluyla fiilen yeniden konumlandırılması, bu ilke bakımından ciddi tartışma yaratmaktadır.

Mesleki Bağımsızlık ve Sorumluluk Rejimi

Mesleki bağımsızlık, muhasebe mesleğinin kamusal güven fonksiyonunun temelidir.⁵ Oda bünyesinde ve idari hiyerarşi altında çalışan bir mali müşavirin, bağımsız meslek mensubu olarak kabul edilmesi güçtür.

Buna ek olarak, 586 No.lu Tebliğ çerçevesinde sorumluluk rejimi açık değildir. Vergi ziyaı veya hatalı kayıt hâlinde sorumluluğun kime ait olacağı hususu, hukuki belirsizlik yaratmaktadır. Bu belirsizlik, hem meslek mensupları hem de vergi idaresi açısından risklidir.

Mesleki Standartlar ve Vergi Güvenliği

Defter tutma faaliyeti; belge kaydı, hukuki yorum, içtihat takibi ve beyan sorumluluğunu içeren bütüncül bir süreçtir. Bu faaliyetin kurumsal ara yapılar üzerinden yürütülmesi, mesleki standartların yeknesaklığını ve denetim etkinliğini zayıflatabilir. Uzun vadede bu durumun, vergi ihtilaflarında artışa yol açması muhtemeldir.

Katılımcı Düzenleme Yaklaşımı: Bir Politika Önerisi

Bu tartışmalar, düzenlemelerin içeriği kadar hazırlanış sürecinin de önemini ortaya koymaktadır. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın, mesleki faaliyet alanlarını etkileyen kanun ve tebliğleri hazırlarken meslek mensuplarının ve meslek örgütlerinin görüşlerini sistematik biçimde alması, düzenleme kalitesini artıracaktır.

Katılımcı düzenleme yaklaşımı; idarenin yetkisini sınırlamak değil, daha uygulanabilir ve ihtilaf üretmeyen düzenlemeler yapılmasını sağlamaktır.⁶

Sonuç

486 No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ve bu Tebliğ’e 586 No.lu Tebliğ ile eklenen geçici madde, muhasebe mesleğinin icra biçimi ve sınırları üzerinde doğrudan etki doğurmaktadır. Mesleki bağımsızlık ve sorumluluk esasları gözetilmeden yapılan düzenlemeler, uzun vadede vergi güvenliği açısından risk oluşturmaktadır.

Bu risklerin azaltılabilmesi için, katılımcı düzenleme anlayışının benimsenmesi ve meslek mensuplarının sürece aktif biçimde dâhil edilmesi zorunludur.Mali müşavirler önemsenmeden yazılan bu tebliğin zaman gecirilmeden geri çekilmesi önemlidir

Dipnotlar

  1. 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu.
  2. Gözler, K., İdare Hukuku, Cilt I, Bursa, 2022, s. 812 vd.
  3. Anayasa m. 124.
  4. Danıştay İDDK, E.2016/XXXX, K.2019/XXXX (düzenleyici işlemlerin kanuna aykırı olamayacağına ilişkin yerleşik içtihat).
  5. OECD, Principles of Professional Independence, 2018.
  6. OECD, Regulatory Policy and Governance, 2015.

Hakkında nevzaterdag

Check Also

Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) 2026’da Başlıyor

Şununla paylaş: 0 Daha fazla Benzer YazılarYeni Kıdem Tazminatı Sistemi Nasıl Olacak ?Bireysel Emeklilik Sistemi …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Paylaş
Bağlantıyı kopyala