Küreselleşme, ulusal ekonomilerin dünya piyasalarıyla bütünleşmesi ve dünya kapitalizminin sermaye birikimi için bütün iktisadi karar süreçlerinin bu doğrultuda belirlenmesidir. Küreselleşme, her alandaki mesafede öneminin azaldığı, sosyal ve kültürel alanlarda dünyanın tek yanlı olmadan, farklı eğilimler de ihtiva ederek daha çok yakınlaşmasını ifade etmektedir.
Vergi politikalarının ulusal sınırları aşarak uluslararası özelliğe sahip bir şekle bürünmesiyle, bu politikalar onu uygulayan ülkelerden çok, bu ülkeler dışında yaşayan bireyler ve işletmeleri yakından ilgilendirmeye başlamıştır.
Gelirin kazanıldığı yerin saptanmasına dair düzenlemelerde esas olan, vergiyi doğuran konunun coğrafi konum bakımından meydana geldiği konumdan yola çıkılarak vergi yetkisinin saptanmasıdır. İş yeri uluslararası ölçekteki tanımına göre; bir girişimin işinin bütünüyle ya da bir kısmının yapıldığı işe dair sabit bir yerdir. Tanımla uyumlu bir eylem gerçekleştirilirse ilgili gelirleriyle sınırlı şekilde vergilendirilecektir. Bu durumun sebebi ilgili firmanın iş yerinin bulunmadığı ülkede o ülkenin iktisadi sistemine dahil olmadığıdır. Küreselleşmenin vergilendirmede yol açtığı problemlerden bir diğeri de işletme içi ticari eylemlerde meydana gelen transfer fiyatlandırmasıdır.
Kurumlar Vergisi Kanununun 13. maddesine göre, kurumların, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunmaları durumunda, kazanç tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılacaktır.
Mal veya hizmet alım ya da satımı; alım, satım, imalat ve inşaat, kiralama ve kiraya verme, ödünç para alınması ve verilmesi işlemleri ile ikramiye, ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren diğer işlemleri ifade etmektedir.
Özellikle web siteleri, internet servis sağlayıcıları ve ağ sağlayıcıları bulunmuş oldukları mekanları rahatlıkla değiştirebilirler. Bu durum ise işlemlerin gerçekleştiği yerlerin tespitini dolayısıyla vergi idarelerinin işini de zorlaştırmıştır. Vergi idaresi açısından oluşan sorunun temelinde vergi yaslarının geleneksel ticarete göre oluşturulmuş olması gelmektedir. Geleneksel vergileme kavramına göre düzenlenmiş olan fiziksel sınırlar artık uygulanamamakta ve e-ticaretle ilgili işlemler sorunlar yaratmaktadır. Ülkeler e-ticaretle birlikte daha da mobil hale gelen vergi matrahlarını belirlemede ise güçlükle karşı karşıyadırlar. Bu durum kişi ve grupların vergiden kaçınma çabalarıyla birleşince daha da önemli bir hal almaktadır.
Transfer fiyatlandırma amaçları arasında belki de en fazla ilgi çekeni vergisel olanıdır. Çünkü çok uluslu işletmeler transfer fiyatlandırması yoluyla ödenecek vergi miktarlarını düşürmenin yollarını ararlar. Örneğin; çok uluslu bir işletme, vergi oranlarının yüksek düzeylerde seyrettiği ülkelerde kendisine bağlı yan kuruluş işletmelerine yüksek fiyatla mal veya hizmet satarak ya da bunun tam tersi bir şekilde kendisine bağlı yan kuruluşundan düşük fiyatla mal veya hizmet satın alarak kazancını düşürme amacı güder. Dolayısıyla düşük kazanç gösterdiğinden dolayı ödeyeceği vergi de düşük olacaktır (Pehlivan ve Öz, 2011: 123). Görüldüğü gibi çok uluslu işletmeler vergisel amaçlarla hareket ederek vergi yükünü düşürmeyi amaçlarken grup içinde uygulamış oldukları fiyatları normal piyasa fiyatlarından farklılaştırma yoluna gitmektedirler.
E-ticaretin doğasından kaynaklanan teknik nedenler, işletmelerin bulundukları mekanların tespit edilmesini ve diğer taraftan e-ticaretin transfer fiyatlandırma için kullanılması vergi idarelerinin emsal fiyatı tespit etmesini zorlaştırmıştır. Ayrıca günümüzde önemi gittikçe artan gayri maddi varlıkların e-ticarete konu olması ve grup içi fiyatın istenildiği gibi belirlenebilmesi sorunun daha da büyümesine katkı sağlamıştır. Burada belirtilmesi gereken bir diğer nokta da e-ticaretin transfer fiyatlandırma üzerindeki etkisi denildiğinde çok uluslu işletmeler için avantaj olarak değerlendirilebilecek bir uygulamanın vergi idaresi için dezavantaj olarak görülmesidir.
Genel olarak ifade etmek gerekirse transfer fiyatlandırması, bir ticari faaliyette yer alan firmanın farklı bölümleri, şubeleri, bağlı ortaklıkları ya da iştirakleriyle diğerleri arasında mal ve hizmet satışında kullandıkları fiyatlandırmadır. Başka bir deyişle, transfer fiyatlandırması bir firmanın, direk ya da dolaylı şekilde kar paylaşımıyla birleşik olduğu, aynı çıkar grubunda yer alan alt, yan ya da ana işletme ya da şubeleriyle, mal ve hizmet alışverişiyle üzerinde bulunan vergi yükünü minimuma düşürmek için uyguladığı fiyat şeklinde belirtilmektedir.
Ülkelerde bulunan aynı grup içi işletmeler arasında yapılan işlemler yalnızca orada bulunan ülkenin vergilendirme ile ilgili gelirleri alakadar ederken, uluslararası boyut sürecinde mal ve hizmetle ilgili fiyatlandırma daha çok devletin milli gelirini ve vergilendirme gelirleri ele almaktadır. Örneğin, ABD’de ana şirketin bulunduğu bir işletmenin şubelerinin Hollanda’da olması durumunda ana şirket ile şube arasında mamul alınıp satılması durumunda transfer fiyatlaması uygulanabilecektir. Böylelikle transfer fiyatlandırmasını kullanan şirket yüksek vergi uygulamalarının olduğu ülkedeki bağlı şirketine yüksek fiyattan mal satarak ya da düşük fiyatla mal alarak bu firmanın karını düşürecek ve ödeyeceği vergi miktarını azaltacaktır.
Transfer fiyatlandırması yoluyla şirketlerin kamusal hizmetten yararlanırken kamusal finansmanına katılmamaları da ayrı bir sorundur.
Ülkeler transfer fiyatlandırması uygulamalarında yasal değişikliklere giderken, yükümlü ile devlet arasındaki sorunları dikkate alarak, çoğu devletin transfer fiyatlandırmasıyla ilgili yasal düzenlemelerini temel aldığı, “Çok Uluslu İşletmeler ve Vergi İdareleri İçin Transfer Fiyatlandırması Rehberinde” yer alan transfer fiyatlandırması yöntemlerini dikkate almaktadırlar. Transfer fiyatlandırması piyasada ekonominin işleyiş ve kaynak tahsisi üzerinde problemlere neden olabilmektedir. İşletme topluluğundaki vergi yükünü düşürme olanağını elde etmesi, rekabet gücünü performansa dair bir iyileşme olmadan haksız şekilde arttırmaktadır. Ayrıca transfer fiyatlandırması, piyasada karşılıklı ticari etkileşimi olan ve rekabet eden işletme sayısını çok göstermektedir. Aynı zamanda, meydana gelen vergi kayıpları diğer vergi verenlerin vergi yükünün çoğaltılmasıyla giderilebileceğinden, piyasadaki kaynak tahsisini de olumsuz şekilde etkileyecektir. Transfer fiyatlandırmasının nitelikleri ve ortaya koyduğu etkiler açısından küresel bir vergi problemi şeklinde değerlendirilmesi, çözümüyle ilgili önemli girişimlere neden olmuştur. Bu girişimlerden en önemlisi OECD girişimidir. Buna göre, ulusal vergi otoriteleri, işletme içi ticarette yararlanılan fiyatın gerçeği ortaya koyup koymadığını denetlemesi mümkündür. Fiyatın hileli saptanması durumundaysa, “emsal fiyat”, “maliyet artı fiyat” ve “yeniden satış durumunda fiyat” yöntemlerinden biriyle gerçek fiyat saptanmaktadır.
Devletler vergiyle ilgili düzenlemelerden iktisadi eylemleri yönlendirmek amacıyla yararlanırlar. Fakat yapılan vergilemede uluslararası piyasalarda dolaşan üretim ve yatırım etmenlerinin kaymasına neden olur. Bu etmenlerin önemli bir bölümünün bir ya da daha fazla ülkede bir araya gelmesine neden olacak biçimde küresel ölçekte çok sayıda ülkenin ekonomisinin zarar görmesine neden olursa diğer ülkelerin vergi sistemleri ve vergi gelirlerinde zarar verici etkilere neden olan tercihli vergi rejimi oluşturulmuş olunur
Ülkeler uluslararası alanda rekabet güçlerini artırmada ve vergilendirme yetkilerini kullanmada bazı vergisel düzenlemelere giderken ulusal refahı arttırmak ve ekonomik göstergelerin olumlu işlemesini sağlamak peşinde olmaktadırlar. Vergilendirme yetkisinin kullanımında alınan kararlar ülke üzerine olumlu etkiler sağlarken, diğer ülkeleri de teşvik ediyor ve canlandırıyorsa istenilen bir durum oluşur ve oluşan bu durum yararlı vergi rekabetidir.
Literatürde yararlı vergi rekabeti ile ilgili olarak, ülkelerin coğrafi konumu, doğal kaynakların yoksunluğu vb. dezavantajlar nedeniyle ya da ülke içindeki gelişmemiş bir bölgenin kalkındırılmasına yönelik özel vergi rejimleri uygulaması da vergi rekabeti açısından kabul edilebilir nitelikte bulunmaktadır.
Zararlı vergi rekabetinin OECD tarafından saptanan genel ölçütlerini aşağıdaki şekilde sıralamak mümkündür;
- Vergi otoritesinin ilgili gelirden vergi almaması veya çok az miktarda bir vergi alınması,
- Vergi sisteminin küçük veya sıfır vergilemeye imkân sağlayan tercihli veya ayrımcı niteliklere sahip olması,
- Uygulanan efektif vergi oranlarının diğer ülkelerde aynı gelirlere uygulananlardan daha düşük olmasıdır.
Tüm bunlara ve bu konularda yazdığım diğer makalelere baktığımızda Dünyada her şey değişiyor. Ticarette e-ticaret gibi şekil değiştirmeye başladı ve ekonomilerde önemli bir yer aldı. Fakat biz hala bunu idare olarak ciddi bir şekilde ilgilenmiyor bu konuda Uluslararası mevzuata uygun genel ticaretin vergilendirmesinden farklı vergilendirme mevzuatları oluşturmuyoruz aslında bu yaşamak için vergi gelirine ihtiyacı olan devletimizin vergi kayıp ve kaçaklarına sebep oluyor. Ekonomi politikasında vergi disiplininin ön plana çıktığı şu dönemde bu konununda vergi idaremizce ele alınıp şekillendirilmesi elzem bir hal almıştır.