
Küreselleşen dünyada ülkeler arası göç hareketleri, sosyal güvenlik hukukunun en çok etkilendiği alanlardan biridir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını kazanan yabancı uyruklu kişilerin, sigortalılık statüsü ve aile fertlerinin bu statüden doğan hakları, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kapsamında düzenlenmektedir. Türk vatandaşlığı kazanan kişinin çalışma hayatına katılmasıyla birlikte, eşi ve çocuklarının sağlık yardımlarından yararlanıp yararlanamayacağı hem sosyal güvenlik uygulaması hem de yabancılar hukuku bakımından önem arz eder.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca sigortalılık üç ayrı statüde düzenlenmiştir: Türk vatandaşlığını kazanan yabancı uyruklu bir kişi, bu üç statüden biri kapsamında çalışmaya başladığında, Türkiye sosyal güvenlik sistemi içinde sigortalı sayılır. Bu kapsamda en yaygın iki durum, 4/1-a (SSK) ve 4/1-b (Bağ-Kur) sigortalılığıdır. Aşağıda her iki statü ayrı ayrı ele alınmıştır:
Hizmet akdiyle bir işverenin yanında çalışan Türk vatandaşı, Kanun’un 4/1-a maddesi uyarınca sigortalı sayılır.
İşveren tarafından SGK’ya bildirimi yapılan kişinin, sigorta primleri hem kısa vadeli (iş kazası, meslek hastalığı vb.) hem de uzun vadeli (emeklilik, malullük) sigorta kollarını kapsar. Aynı zamanda genel sağlık sigortası primi de işverence yatırılır.
Kişinin bağımsız olarak (örneğin: ticaret, ziraat, serbest meslek) faaliyet göstermesi durumunda, 5510 sayılı Kanun’un 4/1-b maddesi gereği kendi adına ve hesabına çalışan sayılır ve Bağ-Kur kapsamında sigortalı olur.

resen Bağ-Kur kapsamında sigortalı sayılır ve bu kişiler SGK’ya bildirimde bulunmakla yükümlüdür. Bağ-Kur sigortalıları da prim ödemek suretiyle hem kısa/uzun vadeli sigorta kollarından hem de genel sağlık sigortasından faydalanırlar. Bu kapsamda, sigortalının sağlık güvencesi oluştuğu gibi, 5510 sayılı Kanun’un 3. ve 60. maddeleri çerçevesinde eşi ve çocukları da “bakmakla yükümlü kişiler” olarak sosyal güvenceden yararlanabilir.
Not: 4/1-b sigortalılarında prim ödeme yükümlülüğü sigortalıya aittir. Primin ödenmemesi durumunda sağlık yardımları durdurulabilir. Bu nedenle, bakmakla yükümlü kişilerin sağlık hizmetlerinden faydalanabilmesi için primlerin düzenli ödenmesi büyük önem taşır.
Her iki sigortalılık statüsünde de (4/1-a ve 4/1-b), kişi adına prim ödenmesiyle birlikte GSS hakkı doğar.
Sigortalı birey, prim borcu bulunmadığı sürece sağlık hizmetlerinden doğrudan yararlanabilir; eşi ve çocukları da, gerekli şartları taşıması durumunda sigortalı üzerinden sağlık güvencesine dahil edilir.
5510 sayılı Kanun’un 60. maddesinde, kimlerin genel sağlık sigortalısı sayılacağı düzenlenmiş; 63. madde ile de sağlık hizmetlerinden kimlerin yararlanacağı belirtilmiştir. “Sigortalının veya genel sağlık sigortalısının eşi, 18 yaşını (ortaöğrenim görüyorsa 20, yükseköğrenim görüyorsa 25 yaşını) doldurmamış ve evli olmayan çocukları ile yaşına bakılmaksızın malul çocukları ve geçimini sigortalının sağladığı ana ve babasıdır.” Bu hüküm gereği, Türk vatandaşlığı kazanmış ve sigortalı olarak çalışan kişi, eşi ve çocukları üzerinde bakmakla yükümlü kişi sıfatıyla sosyal güvenlik koruması tesis edebilir.
Aynı Kanun’un 3/10. fıkrasında “bakmakla yükümlü olunan kişi” tanımı yapılmıştır:
5510 sayılı Kanun uyarınca sigortalının eşi, aşağıdaki şartları taşıması halinde sağlık yardımlarından yararlanabilir: Bu durumda, sigortalı eşin üzerinden genel sağlık sigortası provizyonu alınabilir.
Uygulamada bu işlem, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Sağlık Provizyon Aktivasyon Sistemi (SPAS) üzerinden otomatik olarak yapılmakta, ancak eş yabancı uyrukluysa SGK’ya ikamet izni, evlilik belgesi ve nüfus kayıt örneği ile başvuru yapılması gerekmektedir.
Sigortalının çocukları da Kanun’un 3. maddesi uyarınca bakmakla yükümlü sayılır. Çocuğun: Ayrıca yabancı uyruklu çocukların sağlık hizmetlerinden yararlanabilmesi için ikamet izni şarttır. Türkiye’de doğmuş olsa dahi, vatandaşlık kazanmamış çocuklar için SGK sisteminde provizyon açılabilmesi ancak ikamet izniyle mümkündür.
gerekir.
Eş ve çocukların bakmakla yükümlü olarak tanımlanabilmesi için, sigortalının: SGK, gerekli şartların sağlanması halinde bu kişileri sistemde “bakmakla yükümlü kişi” olarak tanımlar ve sağlık provizyonu sağlar.
Bu aşamadan sonra, aile üyeleri kamu ve özel hastanelerde sigortalı eş/ebeveyn üzerinden sağlık hizmetlerinden yararlanabilir.
Türk vatandaşlığı kazanan yabancı uyruklu kişinin sigortalı olarak çalışması halinde, Eşin ve çocukların faydalanabilmesi için temel şart, sigortalının bakmakla yükümlü olduğu kişiler kapsamında değerlendirilmesi ve özellikle yabancı eş veya çocuğun ikamet izni bulunmasıdır.
5510 sayılı Kanun’un 3, 4, 60 ve 63. maddeleri çerçevesinde eşi ve çocukları da sosyal güvenlikten yararlanma hakkına sahiptir.
Bu çerçevede, Türk vatandaşlığı kazanımı sonrasında sosyal güvenlik hakları tam olarak Türk vatandaşlarıyla eşit hale gelir.
Dr. Nevzat Erdağ Vergi, Sosyal Güvenlik ve İş Hukuku Uzmanı




