Türkiye’de şirketlerin devlete devredilmesi ya da kamusal denetim altına alınması, çoğunlukla ekonomik krizler, mali düzensizlikler veya terör örgütleriyle bağlantılı suçlamalar gibi olağanüstü durumlarda gerçekleşmektedir. Bu süreçte en çok etkilenen taraflardan biri de şirket bünyesinde çalışan işçilerdir. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından yönetimi devralınan şirketlerde çalışanların hukuki durumu, özellikle iş güvencesi, ücret, tazminat ve sosyal güvenlik hakları açısından hassasiyet taşımaktadır. Bu makalede, TMSF’ye devredilen şirketlerde çalışanların sahip olduğu hakları Türk İş Hukuku çerçevesinde ele alacağım.
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), Türkiye’de banka mevduatlarını güvence altına almak, mali sistemi korumak ve gerektiğinde şirketleri devralarak yönetmekle görevli bir kamu kurumudur. 1983 yılında kurulmuş, 2001’den itibaren bağımsız tüzel kişilik kazanmıştır. Günümüzde 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ve ilgili KHK’lar çerçevesinde faaliyet göstermektedir. TMSF’nin yetkileri arasında: Özellikle terör örgütleriyle bağlantısı tespit edilen şirketler, mahkeme kararıyla TMSF’ye devredilmektedir. Bu durumda TMSF, şirketin işvereni konumuna gelir ve çalışanlara karşı tüm yasal sorumlulukları üstlenir. TMSF’nin faaliyetleri;
TMSF, bir şirketin mali durumu, yasa dışı faaliyetleri (örneğin FETÖ/PDY bağlantısı veya son zamanlarda kara para aklama gerekçesiyle el konulan holding gibi) veya iflas riski gibi nedenlerle mahkeme kararı ile devlet tarafından el konulması ve bu şirketin TMSF yönetimine devredilmesidir. TMSF, bu şirketi yönetime alır, varlıklarını korur, gerektiğinde satar ya da tasfiye eder.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 6. maddesine göre, bir işyerinin devri halinde iş sözleşmeleri tüm hak ve borçlarıyla birlikte yeni işverene geçer. Bu durumda TMSF, işveren sıfatıyla işçilere karşı sorumluluk üstlenir. İşçinin iş sözleşmesi, TMSF devri nedeniyle kendiliğinden sona ermez. İşçi, işine aynı şartlarla devam eder. Ancak TMSF, şirketin mali durumuna göre yeniden yapılandırmaya gidebilir. Bu süreçte çalışan sayısında azaltmaya gidilmesi veya bazı pozisyonların kaldırılması mümkün olsa da, bu tür tasarrufların iş kanunu hükümleri çerçevesinde geçerli nedenlere dayanması gerekir.
TMSF’ye devredilen şirketlerde çalışanların ücret alacakları, iş hukukunda öncelikli alacak statüsündedir. Ücretler zamanında ödenmelidir. Aksi takdirde çalışan, İş Kanunu’nun 34. maddesi uyarınca iş görme borcunu yerine getirmeme hakkına sahiptir. Bu, çalışanın haklı nedenle işi bırakmasına ve kıdem tazminatı talep etmesine olanak tanır. Maaşların ödenememesi durumunda çalışan, Ücret Garanti Fonu’ndan yararlanabilir. Bu fon, işverenin iflas etmesi, konkordato ilan etmesi veya TMSF’ye devredilmesi durumlarında, son üç ayın maaşını devlet güvencesiyle ödemektedir.
TMSF tarafından devralınan bir şirkette işten çıkarılan çalışanlar, İş Kanunu hükümlerine göre kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazanabilirler. Bu hakların doğabilmesi için: TMSF, şirketin mal varlıklarından bu tazminatları karşılamakla yükümlüdür. Varlıkların yetersiz kalması durumunda çalışan, TMSF’ye veya ilgili yargı mercilerine alacak davası açabilir.
TMSF devri sonucu işini kaybeden çalışanlar, belirli şartları taşıyorlarsa işsizlik maaşı alabilirler. Bunun için: İşsizlik maaşı, işsizlik süresi boyunca belirli bir süre (180 ila 300 gün arası) ödenir.
TMSF’ye devredilen işyerlerinde mevcut toplu iş sözleşmeleri geçerliliğini korur. TMSF, işveren sıfatıyla bu sözleşmenin tarafı olur ve yükümlülüklerini yerine getirmek zorundadır. Aynı şekilde çalışanların sendikal faaliyet yürütme, toplu pazarlık yapma ve gerekirse grev hakkı da anayasal güvence altındadır.
TMSF yönetimi, şirketin sürdürülebilirliği için bazı işten çıkarmalar veya yeniden yapılanma kararları alabilir. Ancak bu durumda iş akitlerinin sona erdirilmesi, İş Kanunu’nun 18. maddesi çerçevesinde “geçerli neden”e dayanmak zorundadır. Aksi takdirde çalışan, işe iade davası açabilir. Yargı tarafından işe iadesine karar verilen çalışan, işvereni (bu durumda TMSF’yi) işe başlatmazsa, tazminat alma hakkına sahiptir.
TMSF, işverenin yerini aldığı için çalışanların SGK primlerini düzenli şekilde yatırmakla yükümlüdür. Çalışanların emeklilik, sağlık ve iş kazası gibi sosyal güvenlik haklarında herhangi bir kesinti veya kayıp yaşanmaması gerekir. Aksi durumlarda, çalışan SGK’ya şikâyette bulunabilir ve geriye dönük prim ödemeleri talep edebilir.
Hakları ihlal edilen çalışanlar; TMSF bir kamu kurumu olduğu için bazı durumlarda idare mahkemeleri de yetkili olabilir. Özellikle kamusal görevden alma ya da kamuya devir süreçlerinde farklı yargı yolları gündeme gelebilir.
TMSF’ye devredilen şirketlerde çalışanların iş güvencesi ve mali hakları, 4857 sayılı İş Kanunu ve ilgili mevzuat kapsamında korunmaktadır. Ancak bu hakların uygulanması, çoğu zaman çalışanın bilgi düzeyine ve hukuki destek alıp almadığına bağlı olarak değişebilmektedir. Bu nedenle çalışanların süreci dikkatle izlemesi ve gerektiğinde sendikalardan ya da uzmanlardan hukuki destek alması büyük önem taşır. TMSF, sadece bir denetim kurumu değil; gerektiğinde şirketleri yöneten, tasfiye eden ve yeniden ekonomiye kazandıran güçlü bir kamu tüzel kişiliğidir. Bir şirkete TMSF tarafından el konulması ya da kayyum atanması, o şirketin iflas ettiği veya suçla ilişkilendirildiği anlamına gelse de, bu durum çalışanların haklarını ortadan kaldırmaz. TMSF, şirketin yönetimini devraldığı andan itibaren işveren konumundadır ve çalışanlara karşı tüm yasal yükümlülükleri üstlenmek zorundadır.